İran-İsrail Savaşı Türk Turizmini nasıl etkiler? – ANALİZ

Savaş, sadece cephede değil, ekonomide, turizmde, kültürde ve insan ruhunda iz bırakır. İran ve İsrail arasında tırmanan gerilim, sadece iki ülkenin değil, tüm bölgenin dengelerini sarsma potansiyeline sahip. Türkiye ise bu denklemin tam ortasında. Coğrafi yakınlık, jeopolitik rol ve bölgesel etkiler açısından bakıldığında, bu çatışmanın Türk turizmine kısa, orta ve uzun vadeli etkileri olacaktır.Ama her kriz aynı zamanda bir sınavdır. Doğru stratejilerle bu süreç, zarardan çok dönüşüm ve dayanıklılık fırsatına da evrilebilir.

KISA VADE: Algı Savaşını Kazanmak

1. Güvenlik Algısı ve Rezervasyonlar
Orta Doğu’da bir çatışma patladığında, Türkiye de genellikle aynı coğrafi dosyada anılıyor. Bu durum özellikle Avrupa, Amerika ve Uzak Doğu pazarlarında iptal ve ertelemelere neden olabilir.
2. Uçuş Rotalarında Zorluklar
İran hava sahasının kapanması, Asya ve Körfez kaynaklı uçuşların rotalarını uzatacak. Ulaşım maliyetleri ve erişilebilirlik üzerinde baskı oluşturabilir.
3. İsrail ve İran Pazarının Durması
Her iki ülke de Türkiye için yıllardır önemli kaynak pazarlardı. Şu an bu iki kapı büyük ölçüde kapanmış durumda.
4. Jeopolitik Riskin Ege ve Akdeniz’e Yansıması
Tur operatörleri programlarını revize ederken, bölgeye dair olumsuz bir risk algısı yaratabilir.Ama her kriz bir boşluk bırakır, bu da yeni pazarlar ve yeni hikâyeler için alan demektir.

FIRSATLAR: Doğru Zaman, Doğru Hamle

1. Yakın Pazarlardan Gelen Talebi Artırma
Avrupa’nın güneyi, Balkanlar, BDT ülkeleri, Kuzey Afrika gibi pazarlarda Türkiye’nin “güvenli, ekonomik, ulaşılabilir” imajı öne çıkabilir.
2. Pazarlamada Yeni Anlatılar
Savaşın uzağında değil, huzurun içinde olduğumuzu anlatan yeni pazarlama dilleri şart. “Sakinlik”, “doğallık”, “güvenlik”, “sürdürülebilir tatil” gibi temalar öne çıkarılmalı.
3. Genç ve Dijital Segmentler
Dijital göçebeler, doğa gezginleri, gastronomi meraklıları… Bu segmentler, siyasi risklerden daha az etkileniyor. Hedefli kampanyalarla bu gruplara odaklanmalıyız.

STRATEJİK TEDBİRLER: Bugünü Kurtarmak, Yarını İnşa Etmek

• Çok Dilli Kriz İletişimi: Türkiye’nin güvenli olduğunu vurgulayan, sakin ama net bir uluslararası kampanya hızla başlamalı. “Savaş bölgesi değiliz” mesajı, kültürel diplomasiyle desteklenmeli.
• Pazar Çeşitlendirme: İran ve İsrail’in yerini alabilecek pazarlar belirlenip hızlı aksiyon alınmalı: Orta Avrupa, Kuzey Avrupa ve Asya yeniden hedeflenmeli.
• İç Turizm ve Komşu Ülkeler: İç pazarı canlandıracak teşvikler (kampanyalar, taksit imkanları) ve sınır komşularımıza özel paketlerle kriz etkisi hafifletilebilir.

UZUN VADE: Dönüşen Bir Turizm Ekosistemi

1. Krizlere Dayanıklı Turizm Yapısı: Pazar çeşitliliği, sürdürülebilirlik ve bölgesel dengelerle uyumlu, çevik bir turizm sistemi kurulmalı.
2. Yerel ve Sürdürülebilir Rotalar: Kırsal turizm, agro-turizm, gastronomi rotaları gibi az bilinen ama yüksek potansiyelli alanlara daha fazla yatırım yapılmalı.
3. “Güvenli Liman Türkiye” Algısı: Türkiye’nin krizlerde bile dimdik ayakta kalan, dayanıklı bir destinasyon olduğunu dünyaya net bir şekilde anlatmamız gerekiyor.

Her fırtına bir gün diner. Mesele, o fırtına sırasında hangi yöne yelken açtığınızdır.

Türkiye, geçmişte birçok krizi nasıl geride bıraktıysa, bu yeni dönemi de sağduyu, strateji ve vizyonla aşacaktır.

İnanıyorum, çünkü bu ülkenin potansiyeli sadece denizlerinde değil, insanında saklı! 

Mehmet Ferman Doğan

.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir